🐩 Tanzimat 1 Dönem Sanatçıları Ve Eserleri
tT9W8UU. 3 Kasım 1839 yılında ilan edilen Gülhane Hattı Hümayunu’ndan yani daha bilinen adıyla Tanzimat Fermanı’ndan sonra 1839-1860 tarihleri arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun kapılarını Batı medeniyetine ardına kadar açtığı ve bu hususta hiçbir kontrol ve gümrük işleminin yapılmadığı bir dönemdir. Tanzimat Dönemi edebiyatı Tanzimat Dönemi Edebiyatına GirişTürk Edebiyatı, 1850’li yıllara kadar tamamen İslam uygarlığının etkisinde doğan ve gelişen altı yüzyıllık divan edebiyatı ve kısmen de halk edebiyatı geleneğiyle ürünlerini veriyordu. Edebiyatımız 1850’li yıllardan itibaren ise yavaş yavaş bu edebiyat geleneklerini terk ederek Batılı bir kimliğe bürünmeye İmparatorluğu’nda Batılılaşma yolunda ilk adım, askeri mağlubiyetlerin önünü alabilmek ve Batıyı yakından tanıyıp ondan yararlanmak amacıyla Lale Devrinde atılır. Lale Devrinden bir asır sonra 3 Kasım 1839’da ilan edilen “Tanzimat Fermanı” yani diğer adıyla “Gülhane Hattı Hümayunu” ise Osmanlı İmparatorluğu’nun Batının üstünlüğünü her alanda artık kesinlikle kabul ettiğini ve bundan sonra çağdaş Batı medeniyetini örnek alacağını bütün ülkeye ve dünyaya resmen ilan eden ilk yazılı belgedir. Halkın tepkisinden çekinen Devlet, fermanda Batıyı örnek almaya başlayacağından ve bundan sonra devlet düzeninin Batılı ülkeler gibi olacağından söz etmekten özellikle kaçınmıştır. Bu yüzden Batı medeniyetinin örnek alınması gereken özelliklerinin aslında İslam medeniyetinin zaman içinde unutulmuş özellikleri olduğu vurgusu yapılmış ve bu özelliklerin yeniden canlandırılmaya çalışıldığı düşüncesi verilmeye ilan edilen Tanzimat Fermanı’nı, 28 Şubat 1856’da ilan edilen “Islahat Fermanı” takip etti. Bu ferman Tanzimat Fermanı’nın getirdiği hak ve özgürlükleri daha da genişletmiştir. Ancak Islahat Fermanı, ilkinin aksine Osmanlı Devleti’nin kendi iradesiyle değil egemen devletlerin baskısıyla ilan edilmiş bir Devleti’nde Tanzimat Fermanı’ndan önce Müslümanlar hukuki olarak gayrimüslimlerden daha üstün bir konumdaydı. Tanzimat Fermanı her iki grubun da konumunu dengelemişken, sonrasında ilan edilen Islahat Fermanı gayrimüslimleri ayrıcalıklı bir topluluk haline getirdi. Tanzimat Dönemi edebiyatıTanzimat Döneminde ülkeyi her yönden çağdaşlaştırmaya çalışan politikacıların yanında, Batılılaşmayı samimiyetle benimsemiş, tamamen idealist ve aydın bir nesil yetişmiştir. Böylelikle Batılılaşma, yalnız devlet tarafından yürütülen bir hareket olmaktan çıkarak, aydınların halka da mal etmeye çalıştığı çok şuurlu ve kapsamlı bir duruma konusundaki aşırılığın sağladığı elverişli şartlar içinde 1860’tan sonra Modern Türk Edebiyatını kuracak olan Şinasi gibi aydınlar, kendilerini serbestçe yetiştirme ve hareket etme imkanlarını bulabilmişlerdir. İşte bu aydınların başlatmış olduğu, İmparatorluğun siyasi, sosyal ve kültürel durumundaki gelişmelere paralel olarak oluşan yeni edebiyata, Tanzimat Devri Türk Edebiyatı denir. Tanzimat Edebiyatının Birinci Dönemi 1860-1876Tanzimat Edebiyatının, 1860’da Şinasi’nin Tercüman-ı Ahval gazetesini çıkarmasıyla başladığı kabul edilir. Bu edebiyatın Tanzimat Fermanı’nın ilanından aşağı yukarı 20 yıl sonra başlamasının nedeni; toplumsal bir olayın edebiyata yansıması için o olgu içinde yaşamış yeni bir kuşağın yetişmesi için gereken zamandandır. Yüzyıllardır süregelen ancak son yüzyılda iyice durağanlaşan köklü divan edebiyatı geleneğinin yerini Batılı bir edebiyat almaya başlayınca edebiyatımızın üzerindeki durgunluk ortadan ilanıyla topluma yeni bir duyuş, düşünüş ve anlatış tarzı, yeni bir dünya ve insan anlayışı gelir. Türk sosyal yaşamında bir orta sınıf oluşur. İşte bu orta sınıf Tanzimat Döneminde kendi edebiyatını yaratır. Bu yeni edebiyatta dil artık divan edebiyatının ağır, süslü ve toplumda karşılık bulmayan dili değil, orta sınıfın günlük konuşma diline yakın bir dildir. Bu dönem edebiyatında o zamana kadar önemsenmeyen nesir türü önemsenmeye başlar. Böylece Tanzimat’tan sonra nesir roman, tiyatro vb. türler edebiyatımızda büyük bir yer işgal toplumun hizmetine girmesi ve çevredeki her şeyle doğrudan ilgilenmesi o zamana kadarki Türk edebiyatında ilk defa görülüyor, edebiyat artık olayları ve insanları olduğu gibi görüp göstermeye başlıyordu. Bu durum eski edebiyatın soyutluğundan kurtulmak ve somuta bağlanmak edebiyat kurallar ve kalıplar edebiyatı idi; kalıplaşmış konu, kalıplaşmış tabiat, kalıplaşmış hayaller, kalıplaşmış sevgili tipi vb… Tanzimat Dönemi sanatçısı bütün bu kalıplardan kurtularak hayatın karşısına aracısız ve eli kolu bağlı olmadan çıkar. Böylelikle her şeyden evvel, özgürlüğünü hisseder ve tek başına bir “birey” olduğunu anlar. Bu özgürlük alanı ise Tanzimat sanatçısına yaratıcılığın kapılarını Edebiyatı, 1860-1876 arası birinci dönem ve 1876-1896 arası ikinci dönem olmak üzere iki döneme ayrılır. Yukarıda belirtilen özellikler genel çizgileriyle Tanzimat edebiyatının ilk dönemini oluşturur. İlk dönem şair ve yazarları, edebiyat yolu ile ulusu uyandırıp yükseltmek gayesini taşırlar. Bu sebeple halka halk diliyle hitap etmek isterler. Bunun için de dilin sadeleştirilmesi gerektiğini dönemde edebiyatımızda o zamana kadar bulunmayan hikaye, roman, tiyatro, makale, fıkra, hatıra, eleştiri gibi Batılı türler görülmeye başlanır. Bu türlerde vatan, millet, hürriyet, adalet gibi konular işlenir. Böylece divan edebiyatının yüzyıllarca işlediği bireysel konular yerini toplumsal konulara bırakır. Özellikle gazete bu dönemde hem halkın bilinçlendirilmesi hem de yeni türlerin halka tanıtılmasında en büyük rolü Devri Türk Edebiyatı, tercümeler yoluyla başlar. Bunlardan en önemlileriTercüme-i Telemak orj. Les Aventures de Télémaque – François Fénelon, çev. Yusuf Kamil PaşaMağdurin Hikayesi orj. Sefiller – Victor Hugo, çev. Münif Paşa. Ayrıca bu eseri Sefiller adıyla Şemsettin Sami de çevirmiştir.Hikaye-i Robenson Robinson Crusoe – Daniel Defoe, çev. Ahmet Lütfi Efendi. Bu eseri Şemsettin Sami, II. Meşrutiyet’ten sonra tekrar çevirmiştir.Monte Cristo Monte Cristo Kontu -Alexander Dumas, çev. Teodor KasapEdebiyatımızda roman türünün ilk örneği, Yusuf Kamil Paşa’nın Fransız sanatçı Fenelon’dan tercüme ettiği “Telemak”tır. Eski usul ile, yani yabancı sözcük ve kurallarla, seci vb. gibi söz oyunlarıyla yüklü bir dil ve anlatımla çevrilen bu eser, dil açısından eski eserleri andırması yüzünden olacak, o çağda çok beğenilmiş ve uzun yıllar okullarda örnek olarak okutulmuştur. Kitabın ilk sayfalarında Yusuf Kamil Paşa’nın da söylediği gibi roman, Türkçeye özet halinde çevrilmiştir. Yine kendi söylediğine göre Yusuf Kamil Paşa bu eseri bir hikaye kitabı olarak değil hikmetlerle dolu bir ahlak kitabı olarak görmektedir. Batı medeniyetinin dayandığı kültür kaynaklarından biri olan Yunan mitolojisi, Doğulu bir biçimde de olsa, edebiyatımızda ilk defa bu eserle görülmüştür. Münif Paşa’nın Victor Hugo’nun “Sefiller” adlı romanından özet halinde tercüme ettiği Mağdurin Hikayesi, Yusuf Kamil Paşa’nın “Telemak Tercümesi”ndeki süslü dilinin aksine oldukça sade bir dil ile İngiliz romancısı Daniel Defoe’nun “Robenson Crusoe” adlı eserini Vak’anüvis Ahmet Lütfi Efendi, “Hikaye-i Robenson” adıyla Arapça çevirisinden Türkçe’ye çevirmiştir. Ahmet Lütfi Efendi’nin de söylediği gibi eser, konuşma tarzında açık ifadelerle tercüme edilmiştir. Tanzimat Dönemi edebiyatıAlexandre Dumas’nın Teodor Kasap tarafından çevrilip “Diyojen” dergisinde tefrika edilmeye başlanan, daha sonra tefrikadan vazgeçilerek fasikül fasikül yayımlanan “Monte Cristo” adlı romanının Türk Edebiyatını etkilemesi bakımından, bu yıllarda yapılan çeviriler arasında özel bir yeri Devri’nin başında çevirmenlerin en önemli problemi dil problemiydi. Altı yüzyıldan beri devam eden bir geleneği yani inşa geleneğini bırakıp Batılı tarzda yazmak hiç kolay değildi. İnşa geleneğiyle yazılan çeviriler de Batı edebiyatı tekniklerine uymuyordu. Ayrıca bu sorun yalnızca çeviri eserler için geçerli değil, telif olarak kaleme alınan ilk yerli eserler için de geçerliydi. Tanzimat Dönemi edebiyatıTanzimat Edebiyatı’nın 1. Nesil Sanatçılarıİbrahim ŞinasiZiya PaşaNamık KemalAhmet Mithat EfendiAhmet Vefik PaşaŞemsettin SamiTanzimat Edebiyatının İkinci Dönemi 1876-1896Edebiyatımızda Batılı anlamda ilk atılımlar ana çizgileriyle yukarıda anlatıldığı gibi yapılmış olup 1860-1876 yılları arasını kapsar. 1876 yılında Padişah Abdülaziz’in tahttan indirilmesiyle Tanzimat edebiyatının ikinci devresi başlamış olur. 5. Murad’ın çok kısa süren padişahlığından sonra tahta geçen 2. Abdülhamid, daha padişah olmadan önce anayasa hazırlanarak meşrutiyet rejiminin getirileceğinin sözünü vermişti. Bu durum, Türkiye için hiç alışılmamış, heyecan verici ve yepyeni bir olaydı. Asırlarca süren mutlakıyetçi bir yönetimden sonra Türkiye’de meşrutiyet yönetiminin kurulması, çağdaşlaşma yolunda çok büyük bir olaydı. Çünkü çağdaşlaşmanın hızını kesen bir çok engel, bireysel özgürlüklerdeki kısıtlamalardan ortaya çıkıyordu. 1856’da ilan edilen Tanzimat Fermanı’nında sözü edilen bireysel hak ve özgürlükler henüz tam olarak gerçekleştirilememişti. Suçu mahkeme tarafından sabit görülmeden kimsenin cezalandırılmayacağı söylenmesine rağmen hala mahkemede yargılanmadan hükumet tarafından cezalandırılanlar bulunmaktaydı. Örneğin; 1873 yılında, Namık Kemal’in yazdığı “Vatan yahut Silistre” adlı tiyatro oyunundan sonra halk galeyana gelip gösteriler düzenleyince, Namık Kemal ve bazı arkadaşları halkı devlete karşı kışkırttıkları suçlaması ile mahkeme edilmeksizin doğrudan hükumet tarafından sürgün cezası ile cezalandırılmışlardı. Meşrutiyet’in ilanı ile meydana gelen bazı olumlu gelişmeler de çok uzun sürmedi. 2. Abdülhamid, 1878’de Osmanlı-Rus Savaşı’nı öne sürerek Meclisi kapatmış ve kendi saltanatı boyunca bir daha da açmamıştı. İşte Tanzimat edebiyatının ikinci dönemi bu sosyal şartlar içerisinde edebiyatının ilk döneminde Batılılaşma gayesinde daha sağlam adımlar atmak için divan edebiyatına aralıksız saldırıp onu gözden düşürme, yeni edebiyata alan açma, Fransız edebiyatının başlıca türlerini getirme, bu edebiyatın klasik ve romantik sanatçılarının başlıca yazar ve şairlerini tanıtma, eski nazım ve nesir dillerinin dışında yeni bir edebi dil yaratma yoluna başvurulmuştu. İkinci dönemde ise Fransız edebiyatının daha çok estetik ve teknik esasları üzerinde durulmuş, natüralist ve realist romanın tanıtılması ve yeni bir edebi dil oluşturulması için döneminde prensip olarak “toplumsal fayda” formülüne bağlanan Tanzimat Edebiyatı, ikinci döneminde üslup ve konu bakımından kendisini yavaş yavaş Fransız romantizmine kaptırdı. Türk edebiyatının asırlarca süren alışkanlıklarına da uygun düşen bu kapılış, önce üslupta başlar. Esas olarak Şinasi’yi örnek almakla birlikte, “sanatkarane üslup” kaygısı ile ondan ayrılmak isteyen Namık Kemal’in, romanlarındaki tabiat ve insan tasvirlerini daha canlı ve çekici hale getirebilmek için romantik üslubun ihtişamlarından faydalanmaya kalkışması ile başlayan bu tesir, zamanla karakterlere, vakaların kuruluşuna ve temalara kadar yayıldı. 1880’den sonraki Türk romanında görülen bazı realizm ve naturalizm denemelerine rağmen, Namık Kemal’i takib eden Recaizade Ekrem ve Abdülhak Hamid’in de ağır basan şahsiyetleri ile, Tanzimat Edebiyatı ikinci döneminde çok büyük ölçüde romantizme bağlı Dönemi’nin 2. Nesil SanatçılarıRecaizade Mahmut EkremAbdülhak Hamit TarhanMuallim NaciSamipaşazade SezaiNabizade NazımMehmet EşrefTanzimat Dönemi Edebiyatında TürlerTanzimat dönemi sanatçıları edebiyatın hemen hemen her sahasında eser vermişlerdir. Ancak bazı türler, dönemlere göre daha çok veya daha az rağbet görmüştür. Türk edebiyatında var olan edebi türler üzerinde yenileştirme uğraşılarının yanında, Batı edebiyatından yeni türlerin getirtilmesi çalışmaları yapılmış ve bu çalışmaların semeresi kısa bir süre içinde alınmıştır. Batı edebiyatından alınan edebi türlerde ortaya çıkarılan yerli eserlerde gerek teknik gerekse içerik yönünden bir yetersizlik ve zayıflık olmakla beraber, zamanla Batılı bir anlayışa sahip eserler verilmiştir. Tanzimat Dönemi edebiyatı Tanzimat Dönemi’nde Batı edebiyatından edebiyatımıza getirilmiş olan söz konusu edebi türler şunlardır şiir, roman, hikaye, tiyatro, mizah, hiciv, tenkit ve bu türlerin fikir ve edebiyat dünyasında yayılmasını sağlayan Tanzimat Döneminde Şiir2. Tanzimat Döneminde Roman ve Hikaye3. Tanzimat Döneminde Tiyatro4. Tanzimat Döneminde Mizah ve Hiciv5. Tanzimat Döneminde Gazetecilik6. Tanzimat Döneminde Edebi Tenkit
1518 Son Güncelleme 1519 Tanzimat Dönemi Nedir? Tanzimat dönemi, Osmanlı tarihinin yenilikçi dönemi olarak kabul edilmektedir. Osmanlı İmparatorluğunun 37 yılı etkisini gösteren, 1839 yılı ve 1876 yıllarını kapsamaktadır. Dönem Padişahları tarafından hazırlanan Tanzimat fermanı ile Islahat fermanı dönemin damgası olarak tarihe geçmiştir. Tanzimat dönemi padişahları, Sultan Abdülmecit – Abdülaziz toplum bilinci oluşturabilmek için edebiyattan destek almışlardır. Kültür, sanat, hukuk, eğitim ve askeri alanda yüz akı denebilecek bir döneme de damga vurmuş bulunmaktadır. Tanzimat Dönemi özellikleri Tanzimat dönemi özellikleri arasında en büyük yer tutan, askeri - idari hukuk ve eğitim alanında yenilikler kazandırılmıştır. Tanzimat, 37 yıllık döneminde Osmanlı kültür ve sanat hayatına büyük yenilikler kazandırmıştır. Genel özellikleri; Toplum bilincini geliştirebilmek amacıyla edebiyattan destek alınmıştır. İlk yenilikçi ve Batılı eserler Tanzimat döneminde verilmiştir. Özgürlük, hak ve adalet kavramlarının ilk olarak kullanılmaya başlandığı dönemdir. Tanzimat döneminde sanatçılar, Devlet adamı olarak kabul edilmiştir. Dil konusunda büyük emek verilmiş olmasına rağmen beklenen sadeleşme gerçekleştirilememiştir. Ve 2. Tanzimat Dönemi Özellikleri Tanzimat dönemi özellikleri arasında en belirgin özellikler, hak, adalet, sanat ve kültürel alanlardır. Bireysel emekler ve sanat faaliyetlerine değer verilmiş, sanatçılara devlet adamı unvanı dahi kazandırılmıştır. 1. Tanzimat dönemi özellikleri; Bireysel konulara olabildiğince değer verilmiş, Sanat sanat için yapılır görüşü hakim olmuştur. Hem Realizm hem de Natüralizm baskın akımlar şeklinde görülmüştür. Tiyatro edebiyatı, tiyatro sahnelerinde görülmesi için değil, okunması için yazılmıştır. Şiir önemli bir şekilde genişletilmiş olup, şairler için her şeyin şiire konu olabileceği kabul edilmiştir. Tanzimat 2. Dönemi İse; Birinci döneme göre, betimleme, roman ve öykü teknikleri geliştirilmiştir. Betimleme ölçüleri değişerek, nitelikli ürünler verilmiştir. Olaylarla kişiler realist biçimde anlatılmıştır. Realizm akımının etkileri gözlemlenerek eserlerde etkisi görülmüştür. Tanzimat 2. dönemi edebiyatçılarından Muallim Naci, tek savunucu olarak döneme adını yazdırmıştır. Tanzimat dönemi birinci bölümü sanatçısı, Şinasi, İlk makale yazan edebiyatçı olarak tarihe geçmiştir. Pek çok yeniliğe imza atan Şinasi’nin ilk makalesine Tercüman-ı Ahval Mukaddime’ sinde yer verilmiştir. Yine bu ilk özel gazeteyi çıkaran da Şinasi olmuştur. Tanzimat dönemi, Osmanlı tarihine, yenilik ve özgürlük, hukuk ve adalet ve sanat- edebiyat alanlarındaki gelişmelerle geçmiştir.
Osmanlı Devleti son dönemlerinde zaman zaman doğrudan padişahların kimi zaman da aydınların veya bir grup zümrenin zorlaması ve bastırması ile aydınlanmacı ve yenilikçi programlar oluşturmak istemiş ancak her seferinde gelenekçiler tarafından şiddetle bastırılmıştır. Belki de bu hareket ve eylemler içerisinde en mevzubahis olan dönem ise Tanzimat Dönemi'dir. Bu dönem sanatçıları halkı aydınlatmak ve yenilikçi adımlar atmak adına eserler üretmiş ve geçmişi sürekli olarak eleştirmiştir. Ancak bu dönem sanatçılarını kendi içerisinde iki dönemde incelememiz gerekecektir. Nitekim her ne kadar geçmişi eleştirerek yeni bir şey yapmak isteseler de birçok anlamda geçmişten kopamayacaklardır. Bununla birlikte ilklerin dönemini yaratan tanzimat edebiyatçılarını günümüze birbirinden değerli ve önemli eserler bırakmışlardır. Tanzimat Edebiyatı Özellikleri Osmanlı Devleti aydınlanma hareketinin getirdiği bir sonuç olarak karşımıza çıkan Tanzimat Edebiyatı sanatçıları, batıcı bir anlayış ve dilde sadeleşmeyi savunarak halkın anlayabileceği tarzda eserler üretmişlerdir. Tanzimat Edebiyatının etkin olduğu ve Tanzimat Dönemi olarak adlandırılan bu dönem 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı ile tohumları atılmış olsa da etkin anlamda 1860'tan sonra Tanzimatçılardan bahsetmek mümkündür. Tanzimat Edebiyatı kendi içerisinde ikiye ayrılmaktadır. Birinci dönem için 1860 ile 1876 arasından bahsederken, ikinci dönem için 1876 ile 1895 yıllarını vermek yerinde olacaktır. Bu iki dönemin kendi içerisinde ayrı ayrı özellikleri olsa da genel olarak Tanzimat Edebiyatı'nın özelliklerinden bahsedecek olursak; Batılı anlamda eserlerin ilki bu dönemde üretilmiştir. Adalet, hak, özgürlük ve vatan gibi kelimeler ilk defa Tanzimatçılarla söylenmeye başlamıştır. Dilde sadeliği savunmuşlardır. Halkın anlayacağı eserler üretmişlerdir. Halkı bilgilendirmek ve aydınlatmak için tiyatroya oldukça fazla önem vermişlerdir. Toplumcu bir bakış açısıyla hareket etmişlerdir. Konunun bütünlüğünü savunmuş ve bu kapsamda eserler üretmişlerdir. Divan Edebiyatındaki "bölüm güzelliği" anlayışını eleştirmişlerdir. Birinci dönem Tanzimat Edebiyatçıları bir sonraki döneme göre daha halka yakın veya halkçı bir tutum izlemişlerdir. Tanzimat Dönemi Edebiyatı Tanzimat Fermanı ile birlikte tohumları atılan ve 1860'larda halkı aydınlatmak ve batılı tarzda eserler vermek için ortaya çıkan ve Tanzimatçılar olarak adlandırılan Osmanlı aydınları gelenekçiliği bir kenara bırakarak yenilikçi bir tutum izlemişlerdir. Bu dönem kendi içerisinde ikiye ayrılmaktadır. Başlıklar halinde iki dönemi de inceleyecek olursak; Birinci Dönem Tanzimat Edebiyatı Geçmişi ve divan edebiyatını eleştirmişlerdir. Ancak geçmişin etkisinden de kopamamışlardır. Hak, adalet, vatan ve özgürlük gibi kavramlar bu dönemde kullanılmıştır. Bu topraklarda ilk defa bu dönemde kullanılmıştır. Batılı tarzda üretilen ilk eserler bu döneme aittir. Edebiyat toplumu aydınlatmak ve bir bilinç kazandırmak için araçtır anlayışı hakimdir. Dilde sadeliği savunsalar da bu anlamda bir başarıdan söz etmek mümkün olmamıştır. Gazete, tiyatro, hikaye, roman, anı ve eleştiri bu dönemde kullanılan türler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dönem yazarları ve şairleri aynı zamanda devlet erkanında görevli kimselerdi. Romantizm ve Klasizm akımlarının etkisinde eserlerini üretmişlerdir. Birinci Dönem Tanzimatçıları; Şinasi 1826-1871 Namık Kemal 1840-1888 Ziya Paşa 1825-1880 Ahmet Mithat Efendi 1844-1912 Şemsettin Sami 1850-1904 Ahmet Vefik Paşa 1829-1892 İkinci Dönem Tanzimat Edebiyatı Bireysel anlamda eserler üretilmiştir. Sanatın, halk için değil sanat için olduğu anlayışı hakimdir. Dilde sadeleşme bir kenara bırakılmış ağır bir dil kullanılmıştır. Tiyatrolar sahnelenmemiş yalnızca okunması için bu eserler üretilmiştir. Natüralizm ve Realizm dönemi etkisine alan akımlardır. Gazeteciliğin etkisi ilk dönemdeki kadar önemli değildir. Nitekim toplumsal olaylardan ve konulardan ziyade günlük olaylar gazetelerdeki yerini almıştır. Şiirde hece denense de aruz etkisini sürdürmüştür. Şiirde; karamsarlık, felsefi düşünceler, ölüm ve aşk tema olarak kullanılmıştır. "Güzel olan ne varsa şiirin konusudur" anlayışını benimsemişlerdir. Roman ve öykü önceki döneme göre gelişmiş, betimlemeler gerçeğe daha uygun halde yapılmıştır. Bu durumun gelişmesinde dönem içerisinde etkin olan realizm akımının da etkisi vardır. Bu dönem içerisinde Divan Edebiyatının bir tek savunucu bulunmaktadır; Muallim Naci İkinci Dönem Tanzimatçıları; Recaizade Mahmut Ekrem 1847-1914 Abdülhak Hamit Tarhan 1852-1937 Muallim Naci 1850-1893 Nabizade Nazım 1862-1893
ŞİNASİ 1826-1871 1860′TA Tercüman-ı Ahval gazetesini çıkararak yeni bir edebiyatın önderi olan Şinasi, orta yetenekte bir şair olarak kabul edilir. Toplum için sanat anlayışını benimseyen sanatçı, dilin süs ve özentiden kurtulup sadeleşmesi için çalışmıştır. Basılan ilk tiyatro eserini yazan sanatçı, aynı zamanda edebiyatımızda hak, adalet, eşitlik, özgürlük gibi kavramları kullanan ilk kişidir. Edebiyatımızda akılcılığın ilk önderi sayılan Şinasi, noktalama işaretlerini edebiyatımıza kazandıran bir sanatçıdır. Eserleri Şair Evlenmesi tiyatro, Tercüme-i Manzume çeviri şiirler, Müntehabat-ı Eşar şiir, Durub-ı Emsal-i Osmaniye atasözleri. NAMIK KEMAL 1840-1888 İlk şiirlerini Divan şiirinin etkisiyle yazan sanatçı Şinasi’yle tanıştıktan sonra edebiyatın Batılılaşması gerektiğine inanır ve sonuna kadar da bu düşünceyi savunur. Daha çok hak, adalet, vatan, ahlak gibi temaları işler. İçerik olarak tamamen yeni olan şiirlerinde biçimsel olarak Divan edebiyatına bağlılık görülür. Hece ölçüsüyle denemeler yapmasına rağmen aruzu kullanmıştır. Tiyatroyu faydalı bir eğlence olarak kabul eden sanatçı, bu türde romantik dramların etkisindedir. Tiyatro eserlerinde teknik yönden yetersiz olan sanatçı kimi kez günlük konuşma dilini kullanır, kimi kez de süslü bir anlatıma başvurur. Romanlarında Batılı tekniğe uyma çabasındadır. Ancak tekniği sağlam değildir. Kahramanları romantizmin etkisiyle iyiler ve kötüler olmak üzere ayrılmıştır. Konuşma yerlerinde dil nispeten yalınken, betimlemelerde sanatkârane’dir. Aynı zamanda gazeteci olan Namık Kemal mücadeleci bir kişiliğe sahiptir. Eserleri Romanları İntibah, Cezmi Oyunları Vatan yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Akif Bey, Gülnihal, Celalettin Harzemşah, Karabela Eleştirileri Tahrib-i Harâbât. Takip ZİYA PAŞA 1825-1880 Şiirleri içerik ve biçim açısından Divan edebiyatının özelliklerine uygunluk gösterir. Ancak hak, adalet, kanun gibi kavramları Ziya Paşa da kullanmıştır. Batılılaşmada şiirlerinden çok düşünceleriyle önem taşır. Hece ölçüsüyle de denemeler yapmıştır. En ünlü eseri Terkib-i Bent’idir. Harâbât’ adlı Divan şiiri antolojisinin önsözündeki düşünceleri nedeniyle Namık Kemal’in eleştirilerine hedef olmuştur. AHMET MİTHAT 1844-1912 Batılı roman ve hikaye tekniğiyle Türk halk hikayelerini uzlaştırmaya çalışan Ahmet Mithat Efendi halka seslenmeyi ve eserlerinde halkı eğitmeyi amaçlamıştır. Bu nedenle sık sık olayların akışını keserek okuyucuya seslenmiştir. Teknik bir kaygı gütmeyen sanatçı, dönemin en çok okunan yazarıdır. Halka okuma alışkanlığı kazandırma konusundaki başarısı herkesçe kabul edilir. Genel olarak romantizmin etkisindeki sanatçı hemen her türde eser vermiştir. Halka seslenmeyi amaçladığı için de nispeten daha sade ve yalın bir dil kullanmıştır. Kırktan fazla romanı, pek çok öyküsü ve tiyatro eseri olan sanatçının önemli eserleri şunlardır Romanları Hasan Mellah, Hüseyin Fellah, Felatun Bey’le Rakım Efendi, Yeryüzünde Bir Melek, Henüz On Yedi Yaşında….. Öyküleri Yeniçeriler, Letaif-i Rivayât seri hikayeler….. Oyunları Çerkez Özdenler, Çengi…. AHMET VEFİK PAŞA Ahmet Vefik Paşa Milliyetçilik ve Türkçülük akımlarının ilk büyük temsilicisidir. Moliere komedilerinden yaptığı 16 çeviri ve uyarlamayla, Türk tiyatrosuna önemli hizmetler etti. Eserleri Lehçe-i Osmani, Şecere-i Türk, Moliere’den Zor Nikah, Meraki, Azarya, Zoraki Takip. RECAİZADE MAHMUT EKREM 1847-1914 Güzel olan her şey şiirin konusu olabilir’ ve şiir ahlakla hizmet etmek zorunda değildir’ düşüncesinde olan sanatçı daha çok aşk ve doğa konularını işler. Şiirlerinde romantizmin etkisinde olan Recaizade Mahmut Ekrem, yanlış batılılaşmayı ele aldığı Araba Sevdası’ adlı romanında realist bir tutum izlemeye çalışır. Sanatçının eski edebiyat taraftarlarıyla olan tartışmaları ünlüdür. Servet-i Fünuncuları bir araya toplayarak Servet-i Fünun hareketine önderlik etmiştir. Sanat için sanat anlayışına bağlı olan sanatçının dili yabancı sözcük ve tamlamalarla doludur. Eserleri Şiirleri Nijat Ekrem, Nağme-i Seher, Yadigâr-ı Şebab,Zemzeme I, II, III Oyunları Çok Bilen Çok Yanılır, Vuslat, Afife Anjelik HikayeleriMuhsin Bey, Şemsâ Roman Araba Sevdası ABDÜLHAK HAMİT TARHAN 1892-1937 Edebiyatımızda şair-i azam’ olarak adlandırılan sanatçı eskiyi yıkan ihtilalci kişiliğiyle tanınmıştır. Sanat için sanat görüşünde olan Hamit, romantizmin etksindedir ve en çok ölüm konusunu işler. Oyunlarında tekniğe önem vermeyen sanatçı, bunları okumak için yazdığını söyler. Bunların bir kısmı manzum, bir kısmı düzyazıdır. Tiyatroda konunun yabancı toplumlardan alınması gerektiğini savunur. Edebiyatımızda tezatlar şairi’ olarak da anılan sanatçının önemli eserleri şunlardır Şiirleri Sahrai Belde veya Divaneliklerim, Makber, Ölü, Hacle, Garam, Validem, İlhamı Vatan….. Oyunları Macera-yı Aşk, Sabr ü Sebat, İçli Kız, Duhter-i Hindu, Tarık, Zeynep, Finten, İlhan, Turhan, Hakan Ayrıca hece ölçüsüyle ve manzum olarak yazdığı iki oyunu da vardır Nesteren ve Liberte SAMİPAŞAZADE SEZAİ 1860-1936 Gerçekçi bir yaklaşımla yazdığı Sergüzeşt’ adlı romanıyla tanınır. Öykülerini Küçük Şeyler’ adlı kitapta toplamıştır. NABİZADE NAZIM 1862-1893 Realist-natüralist bir anlayışı benimseyen sanatçının iki önemli romanı Kara Bibik ve Zehra’dır. » “Tanzimat Edebiyatı“ sayfasına dön! Yorum Yap! Yazı Ayrıntıları... Yazdır! Bu Yazıyı Paylaşın!
TANZİMAT DÖNEMİNDE YETİŞEN SANATÇILARIN EDEBÎ KİŞİLİKLERİ VE GENEL KARAKTERLERİ Tanzimat sanatçılarının şüphesiz ki ayrı ayrı kişilikleri ve özellikleri vardır. Bu özellikleri, sanatçıları incelerken belirtmiştik. Aynı çağda yaşayan, dönemlerindeki toplumun ihtiyaçlarına cevap veren ve belli amaçlar etrafında bir araya gelen Tanzimat Dönemi sanatçılarının ortak özellikleri çoktur. Bu özellikleri şu şekilde ifade edebiliriz Tanzimat şair ve yazarlarının hepsi Batıcı, yenilikçi, bilim ve tekniğe önem veren aydınlardır. Batı’ya hayranlık duymuş, yurdu gerilikten kurtarmak istemişlerdir. Yeni icatları, fen, elektrik, makine gibi kelimeleri heyecanla aramışlardır. Bununla birlikte, Türk halkının manevi ve millî değerlerine önem vermişlerdir. Hemen hepsi Fransız kültürü ile yetişmiştir. Onlar için Avrupa, “Fransa” demektir. Şinasi ve Ahmet Vefik Paşadan başka hepsi Fransızcayı belli bir yaştan sonra kendi çabalarıyla öğrenmişlerdir. Sanat endişesinden çok, düşünce ve ülkü peşindedirler. Bu yüzden Fransız edebiyatında özellikle XVIII. yüzyıl “Aydınlanma Devri“nin Montesquieu, Rousseau, Voltaire gibi yenilikçi düşünürlerine bağlanmışlardır. Onlar gibi zulme, haksızlığa karşı savaş açmış; vatan, millet, hürriyet, adalet, meşrutiyet hayranlığını büyük bir heyecanla yaymışlardır. Genelde “toplum için sanat” anlayışını benimsemiş; divan şairlerinin aksine, halka hitap etmeye çalışmışlardır. Edebiyat yolu ile milleti yükseltmeye, sorunlara çare bulmaya çalışmış; yeni düşünceler içinde yoğrulmuş bir nesil yetiştirme amacı taşımışlardır. Daha geniş kitlelere seslenebilmek için dilin sadeleşmesinin gerektiğini düşünmüşlerdir. Dilin sade olması gerektiğini düşünen Tanzimat Dönemi sanatçıları bunu tam olarak hayata geçirememişlerdir ancak özellikle nesirde; yazı dili, konuşma diline yaklaşmış, yani sadeleşmeye başlamıştı. Divan şiirini iyi bildikleri ve sevdikleri hâlde onu yıkmaya çalışmışlardır çünkü onunla halka gidilemez, topluma faydalı olunamaz, diye düşünmüşlerdir. Gelenek ile Batılı değerler arasında kalan sanatçılar, ikilem yaşamışlar ve “eski – yeni” tartışmalarını başlatmışlardır. Tanzimat Dönemi sanatçıları, divan şiirini yıkmaya çalıştıkları hâlde divan şiiri nazım biçimlerini terk edememişlerdir. Diğer bir ifadeyle eski biçimler içerisinde yeni konuları işlemişlerdir. Tanzimat sanatçıları çok yönlüdürler. Bu dönem sanatçıları; şair, romancı, tiyatro’yazarı, tarihçi, eleştirmen, ve gazeteci makale ve fıkra yazarı olmaya çalışmışlardır. Elbet, bunların hepsini birden olmaya imkân bulamayınca her türde az çok kusurlu ama o türlerin bayraktarı olan eserler ortaya koymuşlardır. Birçok türde eser vermelerinin temel nedeni, Fransız edebiyatının bütün türlerini Türkçeye aktarmak ve toplumu eğitmektir. Tanzimat Dönemi sanatçılarının büyük bir bölümü devlet adamı kimliği taşıyan ve sanatı; düşüncelerini yaymak amacıyla kullanan mücadele insanıdırlar. Bu sanatçılardan birçoğu, düşüncelerinden dolayı sürgün ve hapis hayatı yaşamışlar ya da yurt dışına kaçmak zorunda kalmışlardır.
tanzimat 1 dönem sanatçıları ve eserleri